Uzun bir süre aradan sonra tekrar içimde yazma hissi uyandıran yer oldu, Kotor. Italya’nın Sardunya adasından sonra en sevdiğimiz ve en keyif aldığımız yerlerde ikinci sırayı aldı. Kotor ve çevresinde harika 4 gün geçirdik. Aylardan Mayıs olduğundan pek kalabalık yoktu. Çok rahat ettik. Fakat 1 gün yağmur yağdı. Edindiğimiz bilgiye göre bölgenin en güzel olduğu aylar Haziran ve Eylül’müş. Temmuz ve Ağustos hem çok sıcak hem de çok kalabalık oluyormuş.
Kotor, Karadağ’ın (Montenegro) büyüleyici güzellikteki, küçük, şirin ve tarihi şehri. Havası, doğası ve leziz deniz ürünleriyle harika zaman geçirip, huzur bulabileceğiniz bir yer. Avrupa’nın yanıbaşında ama AB üyesi henüz olmadığı için vize problemi yok. Yani Türklere vize uygulanmıyor.
Kotor aslında şehrin, şehrin bulunduğu bölgenin ve körfezin adı. Bir tam gün ayırarak tüm körfezin çevresindeki şehirleri gezmek mümkün ama buranın keyfini çıkarmak adına en az iki üç gün kalmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Kısa not: Karadağlılar genellikle çok rahat olmalarıyla biliniyorlar ve bundan dolayı kartpostallara, magnetlere ilham olmuş Karadağ emirleri olarak bilinen 10 emirleri var. Aslında şöyle bakınca rahatlığın kitabını yazmışlar da diyebiliriz.
Nasıl Gelinir?
Biz İngiltere’den geldiğimiz için Tivat Havaalanını kullandık. Tivat havaalanı Kotor’a sadece 10km uzaklıkta. Havaalanından araba da kiralayınca ulaşım çok kolay oldu. Bu arada mutlaka araba kiralayı düşünün çünkü Kotor körfezinin çevresini gezmenin en konforlu yolu bu.
Türkiye’den gelecekler için maalesef Tivat’a direk uçuş yok. Ya başkent Podgorica (Kotor’a uzaklık 87km) ya da Hırvatistan’da Dubrovnik Havaalanı ( Kotor’a uzaklık 71km fakat Schengen Vizesi gerekli) kullanılabilir.
1.Gün
Öğlene doğru Kotor’a ayak bastık. Muhteşem bir doğa. Kotor adeta huzurun görsel karşılığı. İlk iş otele yerleştik. Otelimiz Dobrota’da. Zaten Kotor’da kalacaksanız, kesinlikle Dobrota’da kalın. Biz Hotel Terra Forza’da kaldık. Otel için söyleyebilecek tek olumsuz kelimem yok. Konumu, manzarası, temizliği, aşırı ilgili çalışanları, güzel yemekleri ve geniş şarap menüsüyle dört dörtlük bir oteldi. Sahil yolu boyunca çeşitli oteller mevcut. Ayrıca burada ev kiralama olayı da oldukça revaçta. Özellikle Dobrota’da evler denize sıfır ya da her binanın kendine ait iskelesi var. Yaz aylarında burda olacaksanız alın size burayı tercih etmeniz için başka bir neden daha. Gelmişken deniz tatili de yapalım diyorsanız bölgedeki en iyi plajlar burada fakat uyarmakta fayda var deniz konusunda beklentinizi çok yüksek tutmayın. Tamam ambiyans harika, otur manzarayı, denizi, dağları, gökyüzünü saatlerce izle ama denize girmeye gelince beklentiyi minimumda tut. Sonuçta burası bir körfez. Dobrota Kotor arası sadece 2km, yaklaşık yarım saatte harika manzara eşliğinde yürüyerek Kotor’a ulaşmak mümkün.
Şimdi gelelim Kotor’da ki ilk yemeğimiz ve favori restoranımıza. Konoba Portun. Burayı tesadüfen otelin yakınında bulduk. Biraz önce bahsettiğim iskeleleri bu sefer restorana dönüştürmüşler. Denizin üstünde efsane bir manzaraya karşı, efsane deniz ürünleri yemek isterseniz bu restoranı kaçırmayın. Tahminimce haftasonları ve sezonda yer bulmak biraz zor olabilir çünkü sadece 10-12 masası var. Mutlaka rezervasyon yaptırın ve iskelede ilk sıradan masa isteyin. Menü deniz ürünleri ağırlıklı, denediğimiz her şey çok taze ve lezzetliydi. Servis harikulade. Somon tartar ve mix deniz ürünleri tabağı tavsiyemizdir.
Yemek sonrası atladık arabaya tüm Kotor körfezinin etrafını dolaştık. Tüm körfezin etrafı toplam
45km ama biz bu turu yol boyunca defalarca durup fotoğraflar çekerek, marketlere (eğer yerel ürünlere meraklıysanız Ljuta’da Cogimar’ı es geçmeyin.) uğrayıp yerel peynirlerden, şaraplardan alarak yaklaşık 3 saatte tamamladık. Dobrota’dan başlayıp önce Perast’a gittik. Dobrota ve Perast
birbirine çok benziyor. Sahilde bir iki restoran, cafe var. Tam Perast’ın karşısında iki küçük adacık manzaranın güzelliğine güzellik katıyor. Bu adalardan biri Our Lady of the Rock (Kayalarımızın Leydisi). Bu yapay bir adacık. Üzerinde bir kilise, müze ve küçük bir hediyelik eşyalar satan dükkan var. Buraya Perast’tan ya da Kotor merkezden kalkan teknelerle ulaşmak mümkün. Diğer adada ise bir manastır var ama ziyarete kapalı. Perast’ta biraz manzaranın tadını çıkarıp yola devam ettik. Yol boyunca yine manzara harika. Akşam olup gün batımına denk geldiğimizden yol ayrı bir keyifli geçti. Kemenari’den Lepetane’ye arabalı vapurla geçiyorsunuz. Vapur 24 saat her 15dk’da bir kalkıyor(kışın biraz daha uzun aralıklıymış). Karşıya geçiş 3.5€ ve sadece 5dk sürüyor. Vapurdan sonra Kotor’a daracık sahil yolundan (biz buradan gittik) ya da Tivat
üzerinden normal yoldan ulaşmak mümkün. İstikamet özetle şöyleydi: Dobrota - Ljuta - Perast - Risan - Kemenari - Lepetane - Muo - Kotor - Dobrota
2.Gün
Sabah erkenden Kotor Old Town(Stari Grad)’da aldık soluğu çünkü bu muhteşem manzarayı bir de tepeden izlemeliydik. Eski şehir bölgesini dolaşmayı sonraya bırakıp, San Giovanni Kalesine tırmanmaya başladık. Tam 1355 basamak. “Değer mi?” derseniz gerçekten değer. Ama mutlaka rahat ayakkabılar giyin, yanınıza bir iki şişe su alın ve sakın öğlen sıcağına kalmayın. En tepeye ulaştığınızda kale duvarlarının üstüne oturun ve manzaranın tadını çıkarın. Kaleye çıkış iniş yaklaşık 2 saat kadar sürüyor.
Kale tırmanışımızın ardından Kotor Old Town’un dar sokaklarına attık kendimizi. Kotor Old Town gerçekten iyi korunmuş bir orta çağ yerleşkesi. Osmanlı’nın Balkanlarda fethedemediği yegane yerlerler. Şehirde hiçbir Osmanlı etkisi yok. Zamanında Barbaros Hayrettin paşa şehri kuşatmış hatta şehir 77 gün kuşatma altında kalmış ama alamamış olsada günümüzde Türkler çakma çanta, cüzdan, kıyafet işiyle eski şehir bölgesini işgal etmişler. Surlarla çevrili tarihi şehir bölgesine iki giriş kapısı var. Biri sahil yolu tarafından girilen üzerinde Yugoslavya’nın kurucusu Tito’nun sözünün (“Kimsenin bişeyini istemeyiz ama kendimizin olanı da vermeyiz ”) yazılı olduğu kapı, diğeri ise surların hemen yanındaki nehrin üzerindeki köprüden girilen Kuzey Kapısı (Northern Gate). Şehrin içine girin ve sokaklarda kaybolun. Sahil tarafındaki kapının hemen yanındaki turizm ofisinden bir harita edinip şehir içindeki önemli yapıları tek tek görebilirsiniz.
Devamını oku ...
Kotor, Karadağ’ın (Montenegro) büyüleyici güzellikteki, küçük, şirin ve tarihi şehri. Havası, doğası ve leziz deniz ürünleriyle harika zaman geçirip, huzur bulabileceğiniz bir yer. Avrupa’nın yanıbaşında ama AB üyesi henüz olmadığı için vize problemi yok. Yani Türklere vize uygulanmıyor.
Kotor aslında şehrin, şehrin bulunduğu bölgenin ve körfezin adı. Bir tam gün ayırarak tüm körfezin çevresindeki şehirleri gezmek mümkün ama buranın keyfini çıkarmak adına en az iki üç gün kalmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Kısa not: Karadağlılar genellikle çok rahat olmalarıyla biliniyorlar ve bundan dolayı kartpostallara, magnetlere ilham olmuş Karadağ emirleri olarak bilinen 10 emirleri var. Aslında şöyle bakınca rahatlığın kitabını yazmışlar da diyebiliriz.
1. Man is born tired and lives to get a rest. (Erkekler yorgun doğar ve dinlenmek için yaşar)
2. Love thy bed as you love thyself. ( Kendini sevdiğin kadar yatağını da sev)
3. Rest during the day, so you can sleep at night. (Gün boyunca dinlen böylece geceleri uyuyabilirsin.)
4. Do not work – work kills. (Çalışma - çalışmak öldürür)
5. If you see someone resting, help him out. (Dinlene birini görürseniz ona yardım edin )
6. Work as little as you can, and convey all the work you can to another. (Mümkün olduğu kadar az çalışın ve yapabildiğiniz kadar tüm işleri başkalarına aktarın)
7. In shade is salvation – nobody died from resting. (Gölge kurtuluştur -Kimse dinlenmekten ölmez)
8. Work earns illness – do not pass away young. (Çalışmak hastalık kazandırır - genç ölmeyin)
9. If you have an urge to work, sit down, wait and you’ll see it will pass. (Eger çalışma isteğin varsa otur, bekle ve geçeceğini göreceksin.)
10. When you see people eat and drink, approach them. When you see them
work, withdraw yourself not to trouble them. (Insanların yiyip içtiğini gördüğünde onlara yaklaş. Omları çalışırken gördüğünde, onları rahatsız etmemek için geri çekil)
😜😜😜
Nasıl Gelinir?
Biz İngiltere’den geldiğimiz için Tivat Havaalanını kullandık. Tivat havaalanı Kotor’a sadece 10km uzaklıkta. Havaalanından araba da kiralayınca ulaşım çok kolay oldu. Bu arada mutlaka araba kiralayı düşünün çünkü Kotor körfezinin çevresini gezmenin en konforlu yolu bu.
Türkiye’den gelecekler için maalesef Tivat’a direk uçuş yok. Ya başkent Podgorica (Kotor’a uzaklık 87km) ya da Hırvatistan’da Dubrovnik Havaalanı ( Kotor’a uzaklık 71km fakat Schengen Vizesi gerekli) kullanılabilir.
1.Gün
Öğlene doğru Kotor’a ayak bastık. Muhteşem bir doğa. Kotor adeta huzurun görsel karşılığı. İlk iş otele yerleştik. Otelimiz Dobrota’da. Zaten Kotor’da kalacaksanız, kesinlikle Dobrota’da kalın. Biz Hotel Terra Forza’da kaldık. Otel için söyleyebilecek tek olumsuz kelimem yok. Konumu, manzarası, temizliği, aşırı ilgili çalışanları, güzel yemekleri ve geniş şarap menüsüyle dört dörtlük bir oteldi. Sahil yolu boyunca çeşitli oteller mevcut. Ayrıca burada ev kiralama olayı da oldukça revaçta. Özellikle Dobrota’da evler denize sıfır ya da her binanın kendine ait iskelesi var. Yaz aylarında burda olacaksanız alın size burayı tercih etmeniz için başka bir neden daha. Gelmişken deniz tatili de yapalım diyorsanız bölgedeki en iyi plajlar burada fakat uyarmakta fayda var deniz konusunda beklentinizi çok yüksek tutmayın. Tamam ambiyans harika, otur manzarayı, denizi, dağları, gökyüzünü saatlerce izle ama denize girmeye gelince beklentiyi minimumda tut. Sonuçta burası bir körfez. Dobrota Kotor arası sadece 2km, yaklaşık yarım saatte harika manzara eşliğinde yürüyerek Kotor’a ulaşmak mümkün.
Şimdi gelelim Kotor’da ki ilk yemeğimiz ve favori restoranımıza. Konoba Portun. Burayı tesadüfen otelin yakınında bulduk. Biraz önce bahsettiğim iskeleleri bu sefer restorana dönüştürmüşler. Denizin üstünde efsane bir manzaraya karşı, efsane deniz ürünleri yemek isterseniz bu restoranı kaçırmayın. Tahminimce haftasonları ve sezonda yer bulmak biraz zor olabilir çünkü sadece 10-12 masası var. Mutlaka rezervasyon yaptırın ve iskelede ilk sıradan masa isteyin. Menü deniz ürünleri ağırlıklı, denediğimiz her şey çok taze ve lezzetliydi. Servis harikulade. Somon tartar ve mix deniz ürünleri tabağı tavsiyemizdir.
Yemek sonrası atladık arabaya tüm Kotor körfezinin etrafını dolaştık. Tüm körfezin etrafı toplam
45km ama biz bu turu yol boyunca defalarca durup fotoğraflar çekerek, marketlere (eğer yerel ürünlere meraklıysanız Ljuta’da Cogimar’ı es geçmeyin.) uğrayıp yerel peynirlerden, şaraplardan alarak yaklaşık 3 saatte tamamladık. Dobrota’dan başlayıp önce Perast’a gittik. Dobrota ve Perast
birbirine çok benziyor. Sahilde bir iki restoran, cafe var. Tam Perast’ın karşısında iki küçük adacık manzaranın güzelliğine güzellik katıyor. Bu adalardan biri Our Lady of the Rock (Kayalarımızın Leydisi). Bu yapay bir adacık. Üzerinde bir kilise, müze ve küçük bir hediyelik eşyalar satan dükkan var. Buraya Perast’tan ya da Kotor merkezden kalkan teknelerle ulaşmak mümkün. Diğer adada ise bir manastır var ama ziyarete kapalı. Perast’ta biraz manzaranın tadını çıkarıp yola devam ettik. Yol boyunca yine manzara harika. Akşam olup gün batımına denk geldiğimizden yol ayrı bir keyifli geçti. Kemenari’den Lepetane’ye arabalı vapurla geçiyorsunuz. Vapur 24 saat her 15dk’da bir kalkıyor(kışın biraz daha uzun aralıklıymış). Karşıya geçiş 3.5€ ve sadece 5dk sürüyor. Vapurdan sonra Kotor’a daracık sahil yolundan (biz buradan gittik) ya da Tivat
üzerinden normal yoldan ulaşmak mümkün. İstikamet özetle şöyleydi: Dobrota - Ljuta - Perast - Risan - Kemenari - Lepetane - Muo - Kotor - Dobrota
2.Gün
Sabah erkenden Kotor Old Town(Stari Grad)’da aldık soluğu çünkü bu muhteşem manzarayı bir de tepeden izlemeliydik. Eski şehir bölgesini dolaşmayı sonraya bırakıp, San Giovanni Kalesine tırmanmaya başladık. Tam 1355 basamak. “Değer mi?” derseniz gerçekten değer. Ama mutlaka rahat ayakkabılar giyin, yanınıza bir iki şişe su alın ve sakın öğlen sıcağına kalmayın. En tepeye ulaştığınızda kale duvarlarının üstüne oturun ve manzaranın tadını çıkarın. Kaleye çıkış iniş yaklaşık 2 saat kadar sürüyor.
Kale tırmanışımızın ardından Kotor Old Town’un dar sokaklarına attık kendimizi. Kotor Old Town gerçekten iyi korunmuş bir orta çağ yerleşkesi. Osmanlı’nın Balkanlarda fethedemediği yegane yerlerler. Şehirde hiçbir Osmanlı etkisi yok. Zamanında Barbaros Hayrettin paşa şehri kuşatmış hatta şehir 77 gün kuşatma altında kalmış ama alamamış olsada günümüzde Türkler çakma çanta, cüzdan, kıyafet işiyle eski şehir bölgesini işgal etmişler. Surlarla çevrili tarihi şehir bölgesine iki giriş kapısı var. Biri sahil yolu tarafından girilen üzerinde Yugoslavya’nın kurucusu Tito’nun sözünün (“Kimsenin bişeyini istemeyiz ama kendimizin olanı da vermeyiz ”) yazılı olduğu kapı, diğeri ise surların hemen yanındaki nehrin üzerindeki köprüden girilen Kuzey Kapısı (Northern Gate). Şehrin içine girin ve sokaklarda kaybolun. Sahil tarafındaki kapının hemen yanındaki turizm ofisinden bir harita edinip şehir içindeki önemli yapıları tek tek görebilirsiniz.
– Piazza of the Arms (Ordu Meydanı)
– Clock Tover (Saat Kulesi)
– Utanç Sütunu
– Northern Gate (Kuzey Kapısı)
– Aziz Tryphon Katedrali (St. Tryphon Cathedral)
– St. Nıcholas Church (Aziz Nicholas Kilisesi)
– Maritime Museum (Denizcilik müzesi)
Şehir gezisinin ardından Kotor körfezini bir de denizden görelim dedik ve surların hemen karşısındaki limandan tekne kiralayıp, 1 saatlik bir gezi yaptık. Bu sayede Perast’ın karşısındaki Our Lady ot the Rock adasını da gezmiş olduk. 1 saatlik tekne kirası €60 ama pazarlık yapın. Bunun yerine belli saatlerde yapılan turlara da katılabilirsiniz. Fiyatlar €10 ile €35 arasında kaç saatlik bir tur istediğinize göre değişkenlik gösteriyor. Kotor körfezini tekneyle izlemek ayrı bir keyifti. Bu turlardan birine mutlaka katılın
derim.
derim.
3. Gün
Sabah erkenden atladık arabaya istikamet Dubrovnik, ordan Mostar. Gecenin bir yarısı dönebildik, habire sınır geçtik durduk, Dubrovnik’te surların üzerinde yürüdük, Mostar’da Mostar Köprüsü’nün onlarca fotoğrafını çekip, çatlayana kadar cevapi (boşnak köftesi) yiyip geldik. Bunlar artık başka bir yazının konusu.
4. Gün
Son gün Budva’dayız. Budva - Kotor arası 23km. Arabayla yaklaşık 25-30dk sürüyor. Budva Adriyatik kıyısında küçük bir şehir. Budva, muhteşem sahillere sahip. Özellikle Kotor’un gölvari denizinden sonra Adriyatik’in uçsuz bucaksız maviliği insanın içini açıyor. Yeni ve Eski şehir olarak içiye ayrılmış. Eski Şehir (Old Town) surların içinde, arnavut kaldırımlı dar sokaklardan oluşan tarihi dokusu hiç bozulmamış dar sokaklar boyunca şirin restoranların, küçük butiklerin ve hediyelik eşyalar satan dükkanların bulunduğu turistik ama Budva’nın bozulmamış ender yerlerinden. Biz gittiğimizde surlar maalesef rüzgar dolayısıyla kapalıydı. Çok sıcak ve ve çok rüzgarlı günlerlerde güvenlik nedeni ile surların üzerinde yürüyemiyorsunuz. Eminim manzara yukarıda çok güzeldir. Eski şehir bölgesinde iki tane plaj var. Biri şehrin sağında diğeri solunda. Yazın çok kalabalık oluyormuş ama biz gittiğimizde hava muhalefeti dolayısıyla kimsecikler yoktu.
Yeni şehir tarafı ise maalesef çarpık yapılaşmanın kurbanı olmuş ve çokta göze hoş gelmeyen bir havaya bürünmüş. Bu taraftada yine küçük bir alışveriş merkezi, mağazalar, restoranlar mevcut. Yeni şehrin arka taraflarında bir de Boşnak restoranına denk geldik ki, sormayın gitsin. Dıştan görünüşü daha çok cafe tarzında olsa da ve biraz önyargıyla yaklaşsamda börekler ve köfte efsaneydi. İçerisi tertemiz, mutfakta iki boşnak bayan çalışıyor. Ayrıca Türkleri de bir ayrı seviyorlar. (Restoran Sarejevo : Zrtava Fasizma 44, Budva)
Sveti Stefan, Budva’da en çok resmi çekilen yerlerden biri. Burası aslında dar bir köprüyle ana karaya bağlı bir ada. Şimdilerde tamamı otel olarak kullanıldığından, otel misafirleri dışında içeri girilemiyor. Köprünün iki yanında bulunan plajlar ise herkesin kullanımına açık. İster kendi şemsiyenizi getirebilir, ister oradan kiralayabilirsiniz. Plajların hemen arkasında restoranlar, cafeler, mağazalar ve yürüşüş yapılabilecek ağaçlık alanlar var. Yazın sıcağında bu bölge çok keyifli olur diye düşünüyorum.
Bunun dışında sahil şeridi boyunca irili ufaklı çok güzel plajlar mevcut. Sezonda hepsi çok kalabalık oluyormuş. Budva ve Kotor plajlarını gezipgördüm.com detaylı olarak anlatmış. Deniz sezonu gidecekler bu yazıyı mutlaka okumalı.
Yeni şehir tarafı ise maalesef çarpık yapılaşmanın kurbanı olmuş ve çokta göze hoş gelmeyen bir havaya bürünmüş. Bu taraftada yine küçük bir alışveriş merkezi, mağazalar, restoranlar mevcut. Yeni şehrin arka taraflarında bir de Boşnak restoranına denk geldik ki, sormayın gitsin. Dıştan görünüşü daha çok cafe tarzında olsa da ve biraz önyargıyla yaklaşsamda börekler ve köfte efsaneydi. İçerisi tertemiz, mutfakta iki boşnak bayan çalışıyor. Ayrıca Türkleri de bir ayrı seviyorlar. (Restoran Sarejevo : Zrtava Fasizma 44, Budva)
Bunun dışında sahil şeridi boyunca irili ufaklı çok güzel plajlar mevcut. Sezonda hepsi çok kalabalık oluyormuş. Budva ve Kotor plajlarını gezipgördüm.com detaylı olarak anlatmış. Deniz sezonu gidecekler bu yazıyı mutlaka okumalı.
Özetle diyebilirimki Kotor’da tarihin, manzaranın, yeşilin, Budva’ da ise denizin ve güneşin keyfini çıkarın. Kotor’da konaklayın, Budva’ya her gün denize gidin.
Yelda & Omer
Yelda & Omer
ikigezgin.blogspot.com sana Booking.com'la seyahat etmen için £15 ( yaklaşık 120tl) veriyor.
Booking.com'da mükemmel kaçamak için 227 ülke ve bölgede rezervasyon yapabilirsin. Şık oteller ve samimi dairelerden safari kulübeleri ve hayalleri süsleyen sahil villalarına kadar istediğin her şey burada!
Bu bağlantıyı kullanarak rezervasyon yaptığında seyahatinden sonra £15 alacaksın.
İyi Tatiller...