14 Şubat 2015 Cumartesi

Fransız Alpleri’nin incisi Courchevel

 
02-09 Ocak 2015
002
Bizim için Ocak ayı demek tatil demek olduğundan, hep dörtgözle bekler hep iple çekerim yeni yılın ilk ayını. Yine bir Ocak tatili sonrası bilgisayar başındayım. Courchevel’deydik. Biraz tuhaf bir tatil oldu aslında. Hem çok sevdiğim, hem hiç hatırlamak istemediğim. Leeds-Cenevre uçuşuyla başladı tatil maceramız. Akşam üstü ayak bastığımız Cenevre’de merkez tren istasyonının hemen yanındaki otelimize yerleşip, attık kendimizi sokaklara. Aslında Cenevre pek öyle sevdiğim bir şehir de değildir. Özellikle kış aylarında alışveriş ve yeme-içme dışında yapacak pek bir şey olmayan daha önceden geldiğimizde pek bir sıkıcı bulduğumuz bir yer işte. Burada kalmamızın tek amacı gece gece o dar dağ yollarını tırmanmamak içindi. Yoğun kar yağışı olduğu zamanlarda yollar kapanabiliyor ve 2-2,5 saatlik yolu 20 saatte alabiliyorsunuz ki bizden bir hafta önce bu birkaç arkadaşımın başına gelmişti. Kısa bir tur. Birazcık alışveriş. Noel sonrası güzel indirimler de vardı. Sonra da tabi ki yemek. Cenevre’de bizim için tek bir adres var her zaman: Le Relais de l’Entrecote. Yeni yerine taşınmış. Artık çok daha ferah. Menü belli seçenek yok. Antrikot ve patates kızartması. Sadece antrikotunuzun nasıl pişmiş olmasını istediğinizi ve şarabınızı söylüyorsunuz hepsi bu. Olay etin üstünde gelen sosta. Tabi ki tarif gizli ama çok leziz. Yemek sonrası otele, yarın pistlerdeyiz dinlenmek lazım. Veeee sabah otelden çıkış yapıp arabanın yanına geldiğimizde ilk süpriz karşımızda. Camı kırmışlar ve bizim bavulların yerinde yeller esiyor. O ilk şoku anlatamam. 9 günlük tatil ve hiçbişeysiz kalmak. Polis, rapor tutturma, kiralık arabayı değiştime falan filan günün yarısını harcadık. Bir ara geri dönmek bile geldi içimden. O denli moralim bozuldu. Sonra bize yine en iyi yollar gelir dedik vurduk kendimizi yollara. Bu arada gördüğümüz her alışveriş merkezinde durup bişeyler aldık. Tüm kreasyonu yeniledik. Veee günün sonunda Courchevel’deyiz.
Genellikle tatil organizasyonlarını aylar öncesinden yapmadığımdan, bu sefer otel bulmak birazcık zor oldu. Courchevel’de oteller sınırlı, e talepte fazla olunca son dakika da yer bulmak biraz zor oluyormuş haliyle. Sonradan öğrendiğime göre iyi otellerde rezervasyonlar Temmuz Ağustos aylarında yapılmaya başlıyormuş ki hiç bana göre değil. Ayrıca birçok otel bir haftanın altında rezervasyon almıyor haberiniz olsun. Haliyle istediğimiz gibi bir yer Courchevel’de bulamayınca civar kasabalardan Champagny-en-Vanoise’de tam istediğimiz gibi bir chalet otel bulup rezervasyonu yaptım. Champany, Courchevel’e 18km uzaklıkta başka bir dağ kasabası. Genişçe bir kayak merkezine de sahip. Daha çok yerel halkın yaşadığı küçük,şirin, daha az turistik bir köy. İlk etapta 18km çok gibi görünmese de virajlı dağ yolları söz konusu olunca birazcık sıkıntı olmadı değil.
IMG_5752IMG_5766IMG_5770IMG_5768
(Champagny-en-Vanoise)
                                                                                                                                                                                                                       Chaletimize yerleşip, hemen Courchevel’de aldık soluğu. Tüm günün stresini, yorgunluğunu üstümüzden atıp, tatile başlamalıydık artık. Gözümüze güzel görünen bir restorana attık kendimizi. Saat henüz daha çok geç olmadığından, pek bir kalabalık yoktu. Unutmadan bir çok restoran akşam servisine 18.30 gibi başlıyor ve bu saatler çok kalabalık olabiliyor. Özellikle gitmek istediğiniz restoran varsa önceden rezervasyon yaptırın.007 
Bizim seçimimiz bu akşam için hemen merkezde Chanel mağazasının sırasında ki L’Arbe oldu. (Adres: Rue des Verdons,73120,Courchevel 1850) Bu çevredeki bir çok restoran gibi menusu Savoi mutfağı olarak bilinen Fransız ve İsviçre mutfağının iç içe geçmesiyle oluşan dağ yemeklerinden oluşuyor. Masamıza yerleştiğimizde yan masadan gelen merhaba hoş bir tesedüf oldu. Türkler her yerde. Arda ve Elena İstanbul’dan gelmişler ve bu gece onların Courchevel’de ki son gecesiymiş maalesef. Otantik bir atmosfer, mis gibi Alp havası, leziz yemekler, kaliteli şarap, keyifli sohpet ve güzel insanlar daha ne olsun. İlk akşamımız çok keyifli geçti. Menümüzde de başlangıç olarak Fransızların meşhur soğan çorbası (çok başarılı değildi) ve kaz ciğeri, ana yemek olarak da Raclette vardı. 
 
 
Ertesi gün sabah malzemelerimizi kiralayıp, doğru Courchevel’e. Gece çok güzel kar yağmış. Harika. Courchevel, Fransız Alpleri’nde Courchevel-Meribel-Val Thorens adlı üç kasabanın  birleşmesiyle oluşan Les Trois Vallees (üç vadi)’in en populer kasabası. Les Trois Vallees, toplamda 600km’yi bulan pistleri ve 170’den fazla liftiyle dünyanın en geniş bağlantılı kayak bölgesi olarak biliniyor. Courchevel, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’nın yaptığı ilk kayak merkezi yatırımlarından biri olarak biliniyor. Kasaba kendi arasında yüksekliğine göre 4 kayak köyüne ayrılmış. Farklı yüksekliklerde konumlanmış köyler, farklı zorluklardaki pist dereceleri ile her seviyeden kayakçıyı memnun edebilecek nitelikte. Köyler birbirine pistler, liftler ve karayolu ile bağlantılı. Ayrıca aralarında ücretsiz otobüs seferleri de mevcut. Lüx ve fiyatlar da yüksekliklerle doğru orantılı olarak değişiyor. Bunlardan 1300m’de ki Le Praz, 1550m’de ki Courchevel 1550, 1650m’de ki Moriond ve içlerinde en prestijlisi ve lüks olanı 1850m’de ki Courchevel 1850 olarak isimlendirilmiş. Courchevel 1850 bunlar içinde en ünlü, en haraketli ve en populer olanı. Dünyaca ünlü markaların mağazaları, lüx restoranlar, oteller hep burada toplanmış. Bol sıfırlı alışverişten hoşlananlar için bir cennet. Gucci, Prada, Louis Vuitton, Moncler, Chanel, Courchevel’de ki mağazaların sadece bazıları. Hatta burası kayak sporlarının St-Tropezi ve dünyanin en pahalı 6. yeri olarak biliniyor. 2011 yılından itibaren 6* otel kavramını literatüre sokan ve sadece çok prestijli, özel ve lüks otellere 6* vererek onları “Palace” yani saray olarak adlandırmaya başlayan Fransa’nın genelinde bulunan 8 adet 6*’lı otelden 2 tanesi Courchevel 1850’nin Jardin Alpin bölgesinde bulunuyor. Fransa’nın başka hiçbir kayak merkezinde 6*’lı otel yok. Courchevel’le ilgili genel bilgiler böyle.
001016018IMG_5781IMG_5782IMG_5784IMG_5788
(Courchevel)
 
image
 
Gelelim pistlere. Pistler, liftler o kadar çok ki bir kere kaydığımız yerden bir kere daha kaymadık hiç. Yukarıdaki haritadan göreceğiniz üzere Courchevel’de her seviyeye göre pist bulmak mümkün. Yalnız nacizhane bir uyarı kırmızı pistler siyah ayarında zor. Siyahları hiç denemedim bile. Yeşil pistlerde yanında sarı bir kutucuk gördükleriniz ise ücretsiz olan liftler. Genelde fazla uzun olmayan bu pistler, yeni başlayanlar ve çocuklar için çok ideal. Kayarak kasabalar arasında gezinip, son ulaştığınız noktadan ücresiz otobüslerle başlangıç noktanıza dönebilirsiniz. Ana teleferiğin yer aldığı La Croisette hem kasabanın hem de kayağa başlangıcın merkezi. Lift passınızı buradan almanız mümkün. Eğer tüm gün kaymam yukarıdaki restoranlarda vakit geçiririm diyorsanız günlük pass yerine birkaç çıkışlı passlardan da alabilirsiniz. Özellikle Verdon,Sauline ve Jardin Alpin liftlerinin pist inişlerinde raslayacağınız Courchevel’in ünlü chalet restoranlarında keyifli vakit geçirebilirsiniz. Bunlardan Verdons inişindeki Le Chalet de Pierres ve Jardin Alpin inişindeki Hotel Courcheneige mutlaka gidin dediklerim. Havanın açık olduğu güneşli bir günde Sauline tepesinde de hoşça vakit geçirebilirsiniz. Bir şezlonga kurulun, temiz havanın, güneşin ve sıcak şarabın keyfine varın.
Saulire ve Creux Noirs tepelerinden Melibel’e kadar kaymak mümkün. Başlangıç seviyesindekiler için Jarin Alpin Alpin, Verdon ve Pralong, orta seviye için Vizelle ve Saulire teleferiklerinin pistlerini önerebilirim. İleri seviyedekiler sizler için bol bol siyah pist ve off-piste seçenekleri mevcut. Özellikle çocuklu aileler için Verdons inişinde ki Family Park’ta çocuk oyun alanları ve atlama zıplama pistleri ilgi çekici olabilir. Gece kar yağışı olmadığında pistlerin bazı bölgeleri çok fazla buzlu oluyor aman dikkat.
004005010012IMG_5827IMG_5829IMG_5834GOPR0234GOPR0241
(Fotoğraflar Sauline Tepesinden)
023IMG_2028IMG_5798IMG_5799
(Verdons pisti inişi)
 
6 Ocak Rusların Noel’i kutladıkları gün. Courchevel’de çoğunluğu Rus turistler oluşturunca tabi ki Noel için kutlamalar hazırlanmış. Koro eşliğinde söylenen Noel şarkıları, sıcak şarap, kayak hocalarının yaptığı meşaleli kayış, havai fişekler, müzik..vs eğlenceli bir akşam oldu. Bizde bu eğlenceden sebeplenmiş olduk.
024026027030035036

Restoranlar
Bizim için tatil demek aynı zamanda farklı mutfaklardan farklı yemekler demek.  Tatil boyunca gittiğimiz ve memnun kaldığımız restoranları ayrıca yazmak istedim. Fransa’nın genelinde olduğu üzere burada da yemek saatlerini kaçırmamak gerekiyor. Restoranlarda 12-14 arası öğle servisi 18-22 arası da akşam servisi var. Bu saatler dışında marketlerdeki sandviçlere talim etmek durumundasınız ona göre.
La Saulire (Adres: Place du Rocher, Courchevel 1850)
Hiç abartısız söylüyorum bu güne kadar yediğim en iyi peynir fondue burada yediğimdi. Kayak arası öğle yemeğinde çok turistik bulduğumuz halde çok aç olduğumuzdan oturduğumuz ama lezzetleriyle bizi yanıltan bir restoran oldu burası. Başlangıç olarak kaz çiğeri ve soğan çorbası, ana yemek olarak da fondue savayarde seçtik. Hepsi çok lezizdi. Fakat

Pizzeria La Cortona (Adres: Rue des Grangettes, Courchevel 1550)
Odun fırınında gerçek İtalyan pizzası yemek isterseniz bu şirin restoran aradığınız alternatif olabilir. Kendi yaptıkları kırmızı şarapları gayet başarılı. Pizza olarak bizim seçimimiz Gorgonzola oldu. Öğlen yemeği için ideal.

004006IMG_5804
 

Le Cro Magnon (Adres: Immeuble les Merisiers Rte du plateau, Meribel)
Bu küçük aile işletmesi olan restoranın methini çok duyunca, gelmek kaçınılmaz oldu tabiki. Hiç pişman olmadık. Courchevel-Meribel arası yaklaşık yarım saat kadar sürüyor. Maalesef yollar fazlasıyla virajlı. Restoran küçük, samimi bir aile işletmesi. Sahipleri masalarla birebir ilgileniyorlar. Servis güzel, çalışanlar güleryüzlü. Masa sayısı kısıtlı olduğundan rezervasyon yaptırmanızı taviye ederim. Bizim seçimimizde Cote de Boeuf vardı.  Yaklaşık 1kg ağırlığında koca bir biftek. Bir fransız klasiği olarak neredeyse pişmemiş olarak servis ediyorlar fakat ben önceden çok pişmiş istediğimi hiç kırmızı kısım görmek istemediğimi belirtince, yarısını güzelce pişirip getirdiler. Ömer resmen çiğ olarak afiyetle yedi. Çıkışta Cro Mangon’la da resim çektirdik. 
IMG_5812007008IMG_5819
 
Restaurant Le Bouquetin (Vin, couleurs et saveur, Champagny-en-Vanoise)
Burası tesadüfen önünden geçerken gördüğümüz, yerelliği, doğallığıyla, dışarıya yaydığı mis gibi et kokusu ve içeride yanan gürül gürül şöminesiyle bizi kendine çeken bir restoran oldu. Sahibi sevimli bir Fransız. Restoranın Slow Food üyesi olduğunu (Hızlı, ayaküstü yemek alışkanlığı fast fooda karşı alternatif olarak geleneksel ve yerel yemek ve yeme biçimlerini, yerel ekosistemlerin özelliklerini korumayı teşvik eden hareket) ürünlerinin bir kısmını kendilerinin yetiştirdiğini,kalanları ise bulabildikleri kadar organik ürünlerden seçtikleri anlattı. Yemek seçimimiz steak on the stone oldu. İnce dilimlenmiş biftekler ve çeşitli sebzeler masaya çiğ olarak geliyor ve kendiniz masa üzerine konulan sıcak taş üzerinde bunları pişirip keyifle yiyorsunuz. Restoranın menüsünde Savayord mutfağından bir çok yemeyi bulmak mümkün. Anlatması bizden, gidip denemesi sizden. 

IMG_5879IMG_5867IMG_5866
La Grange (Adres: Route de la Chaudanne, Meribel)
Burası bir akşamüstü yaptığımız Meribel gezisinden sonra hoşumuza gidip oturduğumuz bir restoran. Atmosfer ve yemekler bir o kadar güzelken servisin son derece yavaş olması biraz sıkılmamıza neden oldu. Yaklaşık 3 saat bir masada oturmak ortam ne kadar güzel olursa olsun sıkıntı veriyor.
 
IMG_5885IMG_5890IMG_5894IMG_5899009
Le Chabotte (Adres: Rue des Chenus, Courchevel 1850)
Courchevel’de ki son gecemizde keşfettiğimiz ve bu kadar geç kaldığımıza üzüldüğümüz bir mekan oldu burası. Kesinlikle Courchevel’de ki favorim diyebilirim. Ortam, servis, yemekler, canlı müzik herşey harikaydı. Le Chabichou Hotel’in içinde yer alan restoranın hem otel içinden hemde dışarıdan girişi mevcut. Otelde birde Michelin starlı restoran da mevcut onunla karıştırmayın. Menu birçok yerde olduğu gibi dağ yemeklerinden oluşuyor. Başlangıç olarak seçimimiz birazda garsonun ısrarıyla pumkin soup yani balkabağı çorbası oldu. İyiki de olmuş yiyecek listeme bir kalem daha eklemiş oldum. Hafif tatlımsı balkabağı, alttan alttan damağa vuran hindistan cevizi sütü tadı, içindeki kayısı kıvamlı tüm yumurta gerçekten çok lezizdi. Ana yemek olarak ağır ateşte pişmiş kuzu kaburga geçtik. 

024025026

İstikamet Fransa olunca bol bol yedik içtik tabi doğal olarak. Bana göre Courchevel, Megeve’den sonra Fransa’nın en gurme kasabası. Sizde bizim gibi boğazınıza düşkünseniz ve tatil demek yeni yerler keşfetmekle beraber yeni lezetler tadmaksa burayı çok seveceksiniz.

Yelda & Ömer Bol tatilli günler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

/*Sayfa numaralandırma*/